LoL'de Memleketin Neresi?
LoL'de Memleketin Neresi?
Testi çöz, hangi LoL ülkesine ait olduğunu öğren!
Testi çöz, hangi LoL ülkesine ait olduğunu öğren!

Hangi koridorda oynamayı daha çok seviyorsun?
Aşağıdaki yönlerden sana en yakın olanı seç!
Vadi'de boş boş dolaşırken karşına mor renkli, daha önce hiç görmediğin bir yaratık çıktı. O yaratığı ne yaparsın?
Vadi'de olmadığın zamanlarda nasıl birisindir?
Aşağıdaki şampiyonlardan hangisini daha çok seviyorsun?
Ne tür müzik dinlersin?
Genelde stres seviyen ne durumda?
Yiyeceklerle aran nasıl? İyi besleniyor musun?
Ve son olarak, bu hayatta en önem verdiğin şey nedir?
Bandle Şehri
Bandle Şehri
Yordle'ların yaşadığı bölgenin tam olarak nerede olduğuna dair farklı fikirler var. Bu sevimli yaratıklar kimilerine göre bilinen coğrafyanın güneydoğu taraflarında bulunan geçilmesi imkânsız dağların ardında; Kimilerine göreyse sık ağaçların geçit vermediği ormanların ta içinde yer alan yemyeşil vadilerde yaşıyor. Bugüne dek yordle'ların anavatanını bulmak için yola çıkan kâşifler hep eli boş döndüğünden, anlatılan hikâyeler doğru mu yanlış mı bilinmez. Yine de nerede yaşadıklarını kimse görmedi diyemeyiz; çünkü pek çokları, tatlı bir büyüyle kaplı ve ufak, haylaz canlıların yaşadığı diyarlara açılan, gözle görülmeyen geçitlerden bahseder. Bandle Şehri'nde yordle olmayanların algıları keskinleşir. Renkleri çok daha canlı görür; tüm duyularını mest eden yiyecek ve içeceklerin tadını asla unutamazlar. Güneş ışıkları altın huzmeler halinde dökülürken, sular berraklığıyla göz kamaştırır. Verimli topraklarında hasatlar her zaman bol ürün verir. Etrafa kontrolsüz bir büyü hakimdir; dikkatsiz kimseler sayısız harikaların peşinde sürüklenip, bir rüyada kaybolarak açlık ve susuzluktan can verebilir. Bandle Şehri'ne gittiğini iddia edenler buranın zamandan bağımsız bir havası olduğunu söyler; tevekkeli değildir ki bu hikâyelerin sahipleri ya çok yaşlanmıştır ya da anlatmak için geri dönememiştir.
Demacia
Demacia
Demacia; köklü ve saygın askeri geçmişiyle, yasalara yürekten bağlı, güçlü bir toplum. Adalet, şeref ve vazife ideallerini her daim el üstünde tutan Demacia'lılar, görüp görebileceğiniz en mağrur halklardan biri. Ziraata dayalı Demacia; verimli tarlaları, kerestesinden faydalandıkları sık ormanları ve mineral zengini dağları sayesinde kimseye muhtaç olmadan, bolluk içinde yaşıyor. Biraz da barbarların, yağmacıların ve genişleme sevdalısı ülkelerin saldırılarının eksik olmaması nedeniyle; savunmaya düşkünlük ve dışa kapanıklık, Demacia'nın kanına işlemiş özellikler. Bazıları Demacia'nın parlak geçmişinin mazide kaldığını ve değişen dünyaya ayak uyduramazsa çöküşünün yakın olduğunu söylese de; Demacia'nın lügatinde ''ayak uydurma'' diye bir şey olmadığına inanlar azımsanmayacak kadar çok. Yine de Demacia, Valoran'ın baskın güçlerinden biri olma özelliğini koruyor ve Runeterra'daki en seçkin, en eğitimli orduya sahip olmasıyla gurur duyuyor.
Freljord
Freljord
Freljord zayıfların ayakta kalamadığı, acımasız bir diyar. Mağrur ve bağımsızlığına aşırı düşkün, doğuştan savaşçı halkı; güçlü bir yağmacılık kültürüne sahip. Freljord'da birbirinden ayrı pek çok kabile yaşıyor, ancak hepsinin geleceğini tayin edecek, üç cepheli bir savaş için saflar yavaş yavaş belli olmaya başlıyor. Kabilelerden biri, bugüne kadar sağ kalmalarını sağlayan geleneklerden taviz vermezken; bir başkası, genç bir idealistin öngördüğü ortak geleceğin hayaliyle yanıp tutuşuyor. Üçüncü cephedeyse esrarlı bir kadın büyücünün gücü, bütün iradelere hükmediyor.
Targon Dağı
Targon Dağı
Targon Dağı, eşi benzeri görülmemiş heybette sıradağlar arasından göklere yükselen güneşli kayalıklarıyla, Runeterra'nın en yüksek zirvesidir. Medeniyetten çok uzakta, her anlamda ücra olan bu dağa, emelinde en kararlı olanlar dışında kimsenin ulaşması mümkün değildir. Targon Dağı efsanelerle birlikte anılır ve efsaneleşmiş her mekân gibi hayalperestlerin, divanelerin ve serüven peşinde koşanların umut ışığına dönüşmüştür. Bazı mangal yürekliler dağa tırmanmaya bile kalkışır; kimi bilgeliğe ve aydınlanmaya ulaşmaktan, kimi şan şeref hevesinden, kimi de kalplerine işlemiş olan zirveyi kendi gözleriyle görme arzusundan güç alır. Bu tırmanışı tamamlamak neredeyse imkânsızdır ve birkaç gözü pek tırmanışçı zirveye ulaşmayı başarsa bile, kimse zirvede gördükleriyle ilgili tek kelime etmez. Dönenlerden bazılarının gözlerinde tekinsiz, boş bakışlardan fazlası olmaz. Bazıları ise pek az faninin idrak edebileceği kaderlere ve insanüstü güçlere sahip dünya dışı Suretlerle bütünleşerek, tanınmayacak kadar değişmiş halde geri döner.
Noxus
Noxus
Noxus, yüreklere dehşet salan namıyla güçlü bir imparatorluk. Noxus denince sınırlarının dışında yaşayanların aklına zalim, topraklarını genişletme ateşiyle yanıp tutuşan, tehditkâr bir ülke geliyor; oysa savaşçı kabuğunun ötesine bakıldığında, halkının güçlü yanlarının ve yeteneklerinin hürmet gördüğü, son derece kapsamlı bir toplum yapısı gözler önüne seriliyor. Noxus'lular, şimdilerde imparatorluklarının merkezinde yer alan kadim şehri ele geçirmeden önce vahşi bir yağmacılık kültürüyle yaşıyordu. Şehri aldıktan sonra dört bir yandan yükselen tehditlere, savaşı düşmanlarının ayağına götürerek karşılık verdiler ve zamanla sınırlarını genişlettikçe genişlettiler. Bu mücadele, Noxus'luları güce her şeyden çok değer veren, gururlu bir halka dönüştürdü; gücün nasıl ortaya çıktığınınsa pek önemi yoktu. Artık Noxus'ta sosyal statüsü, geçmişi, vatanı veya servetine bakılmaksızın herkes ama herkes kudretli ve saygın bir konuma erişebiliyor.
Zaun
Zaun
Bir yeraltı yerleşimi izlenimi uyandıran Zaun, aslında Piltover'ın altındaki derin kanyon ve vadilerde uzanan, geniş mi geniş bir alt şehir. Güneş ışınları Zaun'a zar zor ulaşırken, şehre vuran azıcık ışık da örümcek ağı gibi uzanan, paslanmış boruların sızdırdığı dumanın filtresinden geçip, fabrikaları andıran binalarının isli camlarından yansıdıktan sonra zemine varabiliyor. Bir zamanlar tek vücut olan Zaun ve Piltover, artık ayrı ama bir o kadar da birbirine bağımlı iki toplum. Zaun, varlığını sonsuz ve puslu bir alacakaranlığa mahkûm hâlde sürdürmesine rağmen, enerjik insanları ve zengin kültürüyle her gün daha fazla ilerliyor. Piltover'ın refahından nasiplenerek gelişirken, yukarıdaki şehrin karanlık bir yansımasını andırıyor. Piltover'a gelen malların birçoğu dönüp dolaşıp Zaun'un kara borsalarında yer alıyor ve onların denetimlerinden bunalan hextech mucitleri, tehlikeli araştırmalarına Zaun'un kucak açtığını görüp seviniyor. Zaun'un pek çok bölgesi, her tür dengesiz teknolojinin kontrolden yoksun şekilde geliştirildiği başıboş sanayisiyle zehirli bir kirliliğin esiri olmuş durumda ve tehlikelerle dolu. Şehrin alt mahallelerinde nereye baksanız zehirli atıklarla dolu durgun dereler görürsünüz; ama Zaun halkı buralarda bile yaşayıp ilerlemenin bir yolunu bulur.
Shurima
Shurima
Shurima İmparatorluğu, vaktiyle uçsuz bucaksız bir çölün üzerinde yükselen, güçlü bir medeniyetti. Refah içinde geçen uzun bir çağın ardından imparatorlukla aynı adı taşıyan göz alıcı başkenti yerle bir olunca, bu ulu imparatorluktan geriye yalnız harabeler kaldı. Aradan geçen bin yılın ardından Shurima'nın görkemli şehri, bu büyük medeniyetten geriye kalanlar arasında nesilden nesle aktarılan kutsal bir efsaneye dönüştü.
Şimdilerde Shurima çölünün göçebe sakinleri, bu acımasız diyarda sırf hayatta kalabilmek için bile mücadele etmek zorunda. Kimileri bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki vahaların etrafına kurdukları karakolları korumak için çırpınıyor. Bazılarıysa ya yıkılan imparatorluğun kalıntıları arasına gömülü hazinelerin peşinde koşuyor ya da paralı asker olarak çalışıp, hizmetlerinin ücretini alır almaz kumların arasına geri dönüyor. Gelgelelim son günlerde göçebe kabileler, çölün kalbinden yükselen şu fısıltıyla çalkalanıyor: Shurima, yeniden yükseliyor.
Void
Void
Hiçlik; çoktan bitmiş kadim savaşlar için hâlâ dehşet veren canlı silahların üretildiği, uzay ve zamanın ötesine uzandığı söylenen, kabusvari bir boyut. Nasıl oluştuğunu kimse gerçekten bilmiyor; ama korkunç sakinlerine dair hikâyeler rüyalarda ve bilinçaltlarında dolaşarak neredeyse tüm kültürlerin efsanelerinde, mitoslarında ve karanlık halk öykülerinde kendine yer buluyor. Hiçlik'ten bahsetmeye cesaret edebilen birkaç kara büyü kitabı ve meczup ise akıl almaz sapkınlıkta organik makinelerden, büyülü silah tezgâhlarından ve devasa et imalathanelerinden bin bir çeşit yaratığın durmaksızın ortaya çıktığı, sonsuz bir diyarı anlatır. Buraya ayak basan her canlının anında Hiçlik tarafından tüketilip, üretim sürecinde kullanılmak üzere soğurulduğu düşünülüyor; çünkü bugüne kadar gidip de geri dönen olmadı.
Runeterra ile Hiçlik arasındaki büyülü bariyerlerin zayıfladığı mistik noktalarda, havada bir güç hissedilir ve olağandışı durumlara sıkça rastlanır. Nehirler parlak renklerde akmaya, çiçekler inanılmaz rayihalar saçmaya başlar ve tüm canlılar, büyü gücünün etkisi altına girerek hayallere kapılır. Ancak mucizelerle dolup taşan bu muhteşem manzara kısa süre içinde yeni ve ölümcül bir şekil alır ve Hiçlik yeterince biyokütle kazanarak hayatta kalacak olursa, yayılmaya devam ederek acımasız ve korkunç bir şeye dönüşür.